Müze Çalışma Saatleri: Pazartesi Hariç Haftaiçi 09:00 - 17:30
Buzuki (Bouzouki); Yunanistan'ın uzun saplı lavtası olarak bilinir. Görüntü olarak mandolini andıran buzuki, yuvarlak ve ağaç bir gövdeye sahiptir. Metal teller perdeli bri klavye üzerinde dört çift sıra halinde düzenlenmiştir. İcracı sol el parmakları ile klavyeyi sağ eli ile de mızrabı kullanır. İsmi ; Türkçe bozuktan türetilmiştir ve Türk sazları ve Asya tanburu ile yakından ilişkilidir. Bir başka kaynakta ise Buzuki'nin atası pandoura'dır ve Hellenistik Dönem'den kalma bir çalgıdır. Antik çağlardaki uzun saplı ve yuvarlak gövdeli bir enstrüman olan pandoura'nın da Doğu'dan gelen bir enstrüman olduğu düşünüldüğünde daha güvenilir bir çalışma için Orta Asya çalgıları incelenmelidir. Yakın zamanlardaki çalışmalardan birinde Bizans Dönemi'nden kalma duvar resimlerinde ve heykellerde thampoura veya tampoura denilen enstrümanın bilindiği ortaya çıkmıştır. En yaygın kanıya göre Bizans Dönemi'ndeki Türk etkisi ile bugünkü adına kavuştuğu yönündedir. Enstrüman 1900'lerin başında bugünkü Yunanistan'da bulunan Türk göçmenler çalgıyı fazlasıyla kullanmaya başladı. Bu küçük coğrafya içinde yaşayan birkaç halk smryrneika adı verilen şarkıları buzukiye uyarladı. (Öncesinde ud kullanılıyordu.) Bu tarz rebetiko'yu etkiledi. Akort sistemi ‘ e – b – e ′ ve d – g – b – e ′ ayarlıdır. Dört telli versiyonu, II.Dünya Savaşı'ndan sonra geliştirildi. 20. yüzyılın ilk yarısında buzuki ve onun daha küçük ilişkileri tzouras ve baglamalar, esas olarak virtüöz doğaçlama ve Rebetika'ya eşlik etmek için kullanıldı. Eğlence alanlarındaki farklı duruşu ve siyaset birleşimindeki rolü nedeniye bu enstrümanın kullanımı devletçe onaylanmayan bir başka müzisyen kültürü oluştu. 1920'ye gelindiğinde Markos Vamvakaris tarafından ilk üçlü buzuki ( Vamvakaris, Delias, and Pagioumtzis) grubu oluşturuldu. Bu gruba ek bir de bağlama (Mpatis ) eklendi ve efsanevi grup Tetras oluşmuş oldu. Günümüzde halk müziğinin yanı sıra caz ve rock gibi müzik türlerinde de kullanılır.