Müze Çalışma Saatleri: Pazartesi Hariç Haftaiçi 09:00 - 17:30

Cumbus deri



İstanbul Unkapanı’na gittiğinizde küçük ve önemsiz gibi görünün bir dükkan ile karşılaşırsınız. Penceresinde birkaç gitar ve Türk müziği enstrümanı asılı durumda. Dükkanın üzerinde büyük harfler ile cümbüş yazmakta. Ve içeri girdiğinizde Fethi Abidin Cümbüş’ün sıcak merhabası ile karşılaşırsınız. İşte bu kişi ve kardeşi Abidin Alihan; geleneksel cümbüş enstrümanımızın dördüncü neslini temsil etmektedir. Aslen Makedonyalı (Üsküp) olan aile, birinci dünya savaşından önce İstanbul'a taşınır. Savaşın başlamasından kısa bir süre evvel Zeynel Abidin Türk Müziği'nde bu enstrüman ile köklü bir değişime sebep olur. 1922 İstanbul'unda ilk müzik dükkanını açan Abidin; sonrasında İzmir'e taşınır ve 1938 sonrası tekrar İstanbul'a döner. Müzik yapımı ile uğraşan Abidin; Arap uduna benzer bir enstrüman yapar ve gövdesini armudi değil yuvarlak olarak tasarlar. 1930'da Mustafa Kemal Atatürk ile yemekte tanışan Zeynel Abidin; gururu ve neşesi olan perdesiz udunu bu yemekte tanıtır. İkişer sıralı 12 telden oluşan enstrümanın gövdesi aleminyumdandı. Gövde kapağı tipik bir Banjo'ydu. Atatürk; elinde tuttuğu enstrümana Doğu ile Batı arasındaki tipik bir karışım der. Aynı yıl içerisinde metalik otomatik ud adıyla,cümbüş, patent alır. (Zeynel Abidin cümbüş adınI Atatürk'ün söylevi sonrasında koyar hatta bütün ailesinin soyadı bu şekilde değişir: 'Nereye giderse gitsin eğlence yayılacak...' ) Enstrümanın tüm parçaları çıkarılabilir hatta posta yoluyla yurdun her yanına gönderilebilir durumdaydı. Temel olarak enstrüman ud ve mandolin karışımıdır. Enstrümanın biraz daha küçük boyutlusu da imal edildi bu Türk kadınının toplumdaki yerinin değişmesi gerektiği ile ilgiliydi. Ki o dönem alıcıların yüzde 15'i kadındı. 1940'lardan itibaren Türk gece hayatına da giren enstrüman popülerliğini yükseltti. Ancak Klasik Türk Müziği'ne kabul edilişi gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla konservatuvarlarda ilgili bölüm de açılmamıştır. Ek olarak cümbüş'ün icra tekniği olarak yükselişi Çingeneler sayesinde gerçekleşmiştir. Trompet, Klarinet, keman ve akordeon gibi enstrümanları Türkiye'ye tanıtan Çingeneler; cümbüş icrasını yüksek seviyelere taşıdı. Ayrıca cümbüşü, Yunanistan ve Makedonya gibi ülkelere yayan da yine Çingenelerdir. 1960 sonrası Arap kültürünün ve sinemasının etkisi ile cümbüş popülaritesini yitirdi ve süreç başladığı yere,ud'a, döndü (Aynı dönemde halk müziği söyleme üslubu kaybolmuş; bağlama’da geleneksel özelliğini kaybetmiştir. ) Günümüzde cümbüş Radio Tarifa, Ermeni bestekar ve müzisyen Ara Dinkjiyan ve Khaled tarafından sıklıkla kullanılmaktadır.